Didim Vegan Festival Konuşma Metni
Türkiye’de hayvan hakları mücadelesini anlamak ve umutlu motive bir şekilde kalabilmek için mücadelenin geçmişini ve bugününü doğru bir şekilde kıyaslamak, analiz etmek gerekir. Hiçbir ilerleme kaydedemediğimizi, yerimizde saydığımızı hissettiğimiz anlarda bu bakış açısı bize daha doğru bir farkındalık ve güç verecektir.
En temel cümle olarak şunu söyleyebiliriz. Hayvanların yaşam hakkı ve bu hak için mücadele herhangi bir kanunla ya da yönetmelikle başlamadı. Aynı insanlar gibi hayvanların yaşam hakkı doğuştan sahip olunan bir haktır, bunun varlığına ya da yokluğuna herhangi bir kişi ya da kurum karar veremez. Yıllar içinde mücadeleyle çıkan bazı hayvanları kapsayacak şekilde çıkan kanunlar, yönetmelikler mücadelenin kazanımlarıdır. Mücadeleyi başlatmış ya da bitiren hususlar değildir. Hayvanlarla ilgili durumda olduğu gibi, hak ihlalin yasal kabul edildiği bir ortamda hukuk bizim sadece hayvan korumak için hayvan lehine olduğu sürece kullandığımız bir yöntemdir.
Şu an elimizde kedileri ve köpekleri yetersiz de olsa koruma altına almış Hayvanları Koruma Kanunu isimli bir kanun var. Hayvan hakları savunucularının büyük mücadelesiyle 2004 yılında çıkmış; kanunun tek işe yarar maddesi, hayvanların sokaklarda, parklarda, tüm kamusal alanlarda bulunmasının güvencesi olan 6. madde yine hayvan hakları savunucularının büyük mücadelesiyle günümüze kadar yürürlükte kalmıştır.
Bu kanunun öncesinde; kişilerin ya da kurumların silahlarının önünde durarak hayvanları koruma şeklinde süren mücadele, günümüzde de çok değişmemiştir. Hayvanlara yönelmiş silahlar ve hayvanları korumak için silahların önünde duran insanlar hala vardır. Çünkü kanunun çıkması yetmemiş, bu sefer de ilgili kurumların, yani belediyelerin, polislerin, savcıların, hakimlerin kanunu uygulamalarının mücadelesi başlamıştır. Tabii ki önemli bir kazanım olarak şunu söyleyebiliriz; en azından cezası az ve yetersiz de olsa kedilere ve köpeklere yönelik bu fiiller artık yasaktır ve suçtur. Yine bir kazanım olarak şundan da bahsedebiliriz; hayvanlar için yerinden kaldıramadığımız polislerden, hayvan koruma alanında çalışan özel bir polis biriminin oluşturulduğu günlere geldik. Artık hayvanlara zarar verenlere üst sınırdan ceza isteyen savcılar ve üst sınırdan ceza veren hakimler var.
En önemli hususlardan biri de artık mücadeleyi topluma yayma anlamında kedi-köpek sıkıştırmasından kurtarıp, küçük adımlarla da olsa başka hayvanlara genişlettiğimizi söyleyebiliriz. İnsanlar artık avın bir hayvan hakkı ihlali olduğunu biliyor, av turizmi uygulama talimatının, merkez av komisyonu kararının ne olduğunu biliyor ve bunlara karşı Türkiye’nin her yerinde hukuk mücadelesi yürütüyor. Bu hukuk mücadeleleri sayesinde artık hakimler de bu konuya daha önce hiç bakmadıkları bir yerden, hayvan tarafından bakıyor ve bu ihlale dur diyecek kararlar veriyor. Tabii ki av hala yasal, av nedeniyle hala hayvanlar ölüyor ama on sene önce gündeme bile gelmeyecek konular artık hayvan hakları gündeminin önemli bir parçasını oluşturuyor.
Yine aynı şekilde, bir üniversitede açılan deney merkezi için eskiden sadece birkaç tane hayvan hakları örgütü tepki verirken artık toplumsak bir tepkiden bahsedebiliyoruz. Hayvanların esir tutulduğu hayvanat bahçelerinin kapatılması için sosyal medya kampanyaları, imza kampanyaları, eylemler organize edebiliyoruz. İnsanların hayatlarının için normalleşmiş hayvan hakları ihlallerini fark etmeye ve bunlara tepki göstermeye başladıklarını görebiliyoruz.
Zaten mücadeleyi birkaç adıma ayıracak olursak; önce farkındalık, sonra mücadeleye dahil olma, son olarak sonuç alma diyebiliriz. Bazı ihlallerde farkındalık bazılarında mücadeleye dahil olma bazılarında ise sonuç alma aşamasındayız. Tüm başlıklara bir bütün olarak baktığımızda gelişimi daha net görebiliyoruz.
Değişim ve gelişim konusunda deprem başlığına da değinmemiz gerekiyor. Depremde çok sayıda hayvan enkaz altında kaldı ya da herkes kendi derdine düştüğü için sokakta çaresiz kaldı. Hayvan hakları mücadelesi yürüten kişiler ve kurumlar çok önemli bir örgütlenme ve mücadele örneği gösterdi. İlk günden itibaren sahada hayvan kurtarma da başladı. Kurtarma sonrası süreçler hala devam ediyor. Bu güçlü duruş karşısında kimse önce insan diyemedi. Hayvan hakları mücadelesi yürüten kişi ve kurumların ülke genelini kapsayan gücünü, dayanışmasını, örgütlenmesini ve bunun yarattığı güzel sonuçları gördük.
Yine güncel ve önemli bir başlık olarak seçimden de bahsetmek gerekiyor. Önceki seçimlerde hayvan hakları savunucuların meclise girme ihtimalinin, bu yönde kampanyalar konuşulmamıştır. Ama bu seçimde önce hayvan diyen insanların milletvekili adaylığını, hemen hemen her siyasi partiden aday adaylık süreçlerini, hayvanlara değinmek zorunda kalan parti programlarını konuşuyoruz.
İşte mücadele tam olarak budur. Bize küçük gibi görünen adımların yarattığı sonuçları iyi gözlemlemek, okumak ve onları geliştirmektir. Şu an bu başlıkları konuşuyorsak; kapısının önündeki köpeğe su verenden mezbahanın içine gizlice görüp oradaki ihlali ifşa edene kadar herkesin katkısıyla konuşuyoruz. Mücadelesini hayvan sevgisi üzerinden değil hayvanların yaşam hakkı üzerinden kuranlar sayesinde konuşuyoruz.
İçinde bulunduğumuz organizasyonu da es geçmeyelim. On yıl önce bahsedilse belki birçok insana komik gelecek bir organizasyon, vegan festival, birçok hayvan hakları savunucusunun katkısıyla bir kamu kurumu tarafından 2017 yılından beri düzenleniyor, her yıl daha gelişmiş, güçlenmiş halde karşımıza çıkıyor.
Bu nedenle umudumuzu, motivasyonumuzu kaybetmeden; gözümüz hayvanda, dayanışmayla mücadeleye devam edelim.
Hayvanlara Adalet Derneği