Vah hav hav! Vah insanlara!
Hayvanları korumak deyince çoğu kez hepimizin aklına ilk gelenler kedi ve köpekler oluyor. Bu da gayet doğal. Sokaklarda, bir komşu teyzenin bahçesinde, parkta, her yerde her an görebileceğimiz kuyruklu canlılar. Doğal yaşamlarıyla, doğal yaşamlarımıza öylesine nüfuz etmişler ki onlarsız bir yaşam düşünmek zorunda olacağımızı yıllar önce aklıma bile getirmezdim. Hele onları hayatta tutabilmek için bu denli ciddi bir mücadele gerekeceğini rüyamda görsem güler geçerdim.
Ne yazık ki geldiğimiz nokta tam da bu durumu işaret etmekte. Son yıllarda hız kazanan hayvan koruma hareketlerine karşın, bu çaresiz hayvanlara uygulanan şiddet de boyutunu yükseltti. Koruma kanunları sığ ve sevgi içermeyen bakış açılarıyla yetersiz kalır, hatta vahşeti körüklerken biz hayvan dostları mutlaka bir yolu daha olmalı diyerek mücadeleye devam ediyoruz. Her şeyden, haktan, sorumluluktan, adaletten öte, hepsinden daha güçlü olan sevgi ile gördük bir kere onları. Ne vazgeçmek, ne görmezden gelmek mümkün değil.
Çağın teknolojik hızıyla yarışan hayvana kötülük yapma fiilerini durdurabilmek için mevcut 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu‘nun biraz daha iyileştirilmesini istedik yetkililerden. Bütün iyi niyetimizle, reddedilmeyeceğine olan tartışmasız inancımızla. Binlerce insan bu konuda iyi bir haber beklerken yetkili Bakanlık öyle bir şey hazırladı ki hepimiz önce bunun gerçek olup olmadığını anlamakta zorlandık. İşkence, tecavüz, hunharca muamele, aç susuz bırakma, durmadan üretme gibi konularda hayvanları koruyacak hükümler yerine ağırlaştırılmış soyutlayıcı ve nihayetinde yok edeceği yüksek ihtimal olan hükümler çıktı karşımıza.
Hukuki yorum ve terminolojiye girmeden en kısa şeklini söylemem gerekirse; hiç bir yerde sahipsiz kedi ve köpek kalmayacak. Hepsini sahiplenip evlerimize alamayacağımıza kuşku yok. (Bıraksalar belki onu da yaparız ama o başka mevzu.)
Belli bir sürede sahiplenilmeyen hayvanlar için batıda sevgiyle öldürme adıyla sunulan ötanazi işlemi de bu yeni düzenlemede bütün ihtişamıyla yer almakta. Yani sahiplenen yoksa, sokakta çöp sayılır, öldür gitsin der gibi.
İnsanın yüreği titriyor. Hele sokakta bir kedi paçanıza sürtündüğünde içinizin coşmuşluğu, bir köpek gözlerini gözünüze diktiğinde erimişliğiniz varsa…
Bunun için Türkiye, tarihinde olmadığı kadar sürekli hayvan hakları eylemlerine, protestolara sahne oluyor. Bir hayvanla yaşamında bir dönem paylaşmış ve paylaşmakta olanların çoğunun neredeyse son bir buçuk yıldır huzurlu uykuya, güzel bir tatile, dinlenmeye her şeye hasret kaldığından eminim. Çünkü her sabahımız yeni toplu ölümler, tecavüzler, beli boynu kırılıp gecenin soğuğunda betonlara bırakılmış köpeklere gebe; her gecemiz yine nerede vahşi sürek avı olur? diye yürek ağızda endişe içinde huzursuz yaşanıyor. Gün içinde an geçmiyor ki sahibinin canını yakmasından irkilen bir ineğin ani hareketini inek vahşeti olarak yazmakta tereddüt etmeyen medyadan hayvanlara karşı öfke, linç dolu yazılar fışkırmasın.
Her yandan sarılmış bir çaresizlik içinde hayvan dostları. Yüzlerce haksızlık içinde en yakın, her an herkesin görebileceği en yakın tehlike ise kedi ve köpekler olduğu için tüm savaşımızı onlardan başlatıyoruz gibi görünüyor. Onlar ve hepsi aslında. Hayvanların yaşaması için doğal denge, ekonomi, sevgi gibi mazeretlere bile ihtiyacımız olmamalı. Buna rağmen her yönden anlatmaya çalışıyoruz onlardan, yaşamalarından vazgeçmeyeceğimizi.
Endişeyle takip etmekte olduğumuz yasanın özü bu gün sokaklarda gördüğünüz tüm kedi ve köpeklerin öyle veya böyle toplanarak şehirlerden azıtılmasıdır.
Bundan sonrası nasıl olur biz de bilemiyoruz ama bir yolu varsa mutlaka bulacağız. Yoksa da bulacağımız bir yol yaratacağız. Gözlerimize bakan masumları ateşlere elbette atmayacağız, attırmayacağız. Önümüzdeki günlerde yine zincirleme protestolar başlayacak yurdun her yanında.
Kısaca şunu demek istiyorum. Kediler ve köpekler vitrin raflarında, sürekli üretimle çoğaltılmış birer paket eşyaya dönüşmesin istiyorsanız, sokaklarda vahşi sürek avları yüreğinizin bir yanını yakıyorsa bize bir nebze kulak verin. Belki sizin de yapabileceğiniz öyle önemli bir şey vardır ki, işte buydu diyerek bir rahat nefes aldıracak hepimize. Kim nereden bilebilir ki?
Sözlerimi, sevgili Panter Emel‘in (Emel Yıldız) bir toplantıdaki sözleriyle tamamlamak isterim:
Köpekler kendi aralarında insanlığın haline bakıp bakıp tersten konuşurlarmış. HAV HAV HAV. Hav halimize vah hallerine dememek için yaşam hakkı için çalışmaya, anlatmaya, devam elbette.
Av. Hülya Yalçın
(http://derkenar.com/hulya-yalcin+vah-hav-hav-vah-insanlara)