Nereden nereye?
Son dönemde köpeklere yönelik şiddet, bireysel silahlanma çağrıları fazlasıyla görünür oldu. Özellikle sosyal medyada yalan haber ve bilgileri kaynak göstererek köpeklere karşı toplumu düşmanlaştırma çabalarını görüyoruz. Geldiğimiz noktada bunlar sosyal medya paylaşımları hedef göstermelerle sınırlı kalmayıp köpekleri öldürmeye yaralamaya dönüştü. Köpekler harita üzerinde hedef gösterildi, gecesinde hedef gösterilen yerlerde öldürüldü. İşin daha da acı tarafı katillerin başına hiçbir şey gelmedi. Bundan cesaret alarak fiillerine devam ediyorlar. Sınırlı, yetersiz, işe yaramaz ve boş olduğunu halihazırda bildiğimiz kanunun bu özelliklerini uygulamada da teyit etmiş olduk. Köpekler lehine hiçbir uygulama göremedik.
Köpekleri hedef gösterenlerin, köpek katillerinin toplumda yarattığı algının bir sonucu olarak kanuna aykırı köpek toplama talimatları ve uygulamaları havada uçuşmaya başladı. Ümraniye, Mamak, Konya ve daha birçok yerden korkunç görüntüler geldi. Yasada yeri olmayan, 2010 yılından beri tüm sivil toplum kuruluşlarının net olarak karşısında olduğu toplama kampı saçmalığını kafalarına göre hayata geçirmeye başladılar. Toplama kampı uygulamasının pilot bölge olarak İstanbul’da daha kapsamlı bir şekilde hayata geçirileceği açıkça dillendirilmeye başlandı. Yasayla getirmeyi başaramadıkları şeyi fiili durum yaratarak gerçekleştirmeye başladılar.
Aslında bu şekilde hayvanların yaşam alanına silahlarla girip onları öldürme, bunu her ortamda çekinmeden keyifle anlatma, hiçbir yaptırıma maruz kalmama tanıdık olduğumuz bir şey. Katil avcılar av denilen cinayette tam olarak bunu yapıyor. Kızıl geyikleri, dağ keçilerini, keklikleri bu şekilde öldürüyor.
Zaten hayvan hakları mücadelesinde yetersiz de olsa lehe diyebileceğimiz kanuni düzenleme olan tek hayvan türü köpekler ve kediler. Sadece kedileri ve köpekleri öldürmek “sözde” yasak, diğer tüm hayvanları öldürmek yasal. Yıllar içinde mücadelede yeni saflar kazanmamız, ileri doğru gitmemiz gerekirken, maalesef biz daha da geriye gittik. Köpeklerin öldürülmesinin de yasal olmasının konuşulduğu bir noktaya geldik. Daha doğrusu yasal olmasına gerek olmadan köpekleri öldüren kitleler oluştu. Katil avcılar iyice yaşam alanımıza girdi, sokağa indi, köpekleri yok etmeye başladı.
Yasaların aslında hiçbir önemi olmadığını, yürütmenin yasaları işine geldiği ölçüde uyguladığını, işine gelmediği noktada bildiğini okuduğunu net bir şekilde görmüş olduk. Bu farkındalıkla yasadaki hayvan lehine hükümleri korumaya çalışmakla birlikte yasaların üstünde bir mücadele yürütmemiz gerekiyor.
2004 yılında Hayvanları Koruma Kanunun yürürlüğe girmesi öncesindeki mücadelenin zorluğundan, tüfeklerin önüne atlayan hayvan hakları savunucularından her zaman bahsediyoruz. Şu anki gidişat tekrar o günleri yaşayacağımızın işareti gibi görünüyor. Sokakta yasal yükümlülüğü olarak tüfekle köpekleri öldüren belediye görevlilerinden, yasaların kendisine zarar vermeyeceğinden emin kapalı kapılar ardında oluşturduğu toplama kamplarında köpeklerin kafalarına kürekle vurarak onları öldüren, köpekleri aç bırakıp köpeklerin birbirlerini yemelerine sebep olan belediye görevlilerine. Nihayetinde sokakta bizi sert bir mücadele bekliyor.
Tabii ki yıllardır av cinayettir diyemeyenler, köpek öldürmek cinayettir de diyemiyor. Koşulsuz yaşam hakkının yanında olamıyor. Hep bir “ama” ekliyor. Bu kaypak tavırlar yüzünden mücadele güç kaybediyor.
Bu mücadelenin artık kaypak tavırlara tahammülü kalmadı. Köpeklerin yanında koşulsuz dimdik duran, toplama kamplarına hayır diyen, köpeklerle yaşam alanlarını paylaşmak isteyen, yaşam hakkından yana olan sağlam bir ekiple yolumuza devam edeceğiz.
Barış Karlı
Hayvanlara Adalet Derneği