Hayvan ve Çocuk
Hak mücadelelerinde birbirine en çok benzeyen ve bu doğrultuda mücadelenin bazı noktalarda ortaklaştığı mağdurlar; hayvan ve çocuk.
Benzerliğin çıkış noktalarından birincisi, her iki mağdurun da başına gelen kötülüğün sebebini idrak edememesi; ikincisi bu kötülüğe tepki verme, çevresine ya da ilgili birimlere şikâyet etme imkânının olmaması.
Fail konumundaki karakter de tam olarak bu çaresizliği fırsata çevirme peşinde oluyor ve özellikle mağdur olarak bu profili tercih ediyor.
Bu iki mağdur, yetişkin insan terörüne maruz kalana kadar, belki de aralarındaki benzerliği hissederek çok iyi anlaşıyor. Her ikisinin de ayarlarıyla oynayan yetişkin insan müdahaleleri devreye girince problemler başlıyor.
Yetişkin insan müdahalesi mevzusunu bir yerlerden okuma, izleme ya da dinlemenin ötesinde; kendimiz de deneyimledik. İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden aldığımız izinle İstanbul’da 100’den fazla okulda yaptığımız eğitim çalışmaları bize bu gözlemi yapma şansı verdi. Yetişkin insanların, daha doğru ifadeyle çocuklara söz, düşünme hakkı vermeyip istediği gibi müdahale edebileceğini düşünen anne ve babaların yanında şımarık, durmadan bağıran, her şeye ağlayan, kendisine de çevresine de rahatsızlık veren, adeta düşünme, algılama kabiliyetinden yoksun olduğunu hissettiren çocukların; okulda, yani anne ve babalarından uzakta, ne kadar zeki, empati, muhakeme yeteneğine sahip, elli-altmış yıllık yetişkinlerin bilmediği, öğrenemediği, anlayamadığı mevzuların farkında, özgür zihinlere sahip olduğunu gördük.
İnsanın müdahalesiyle saldırgan hâle getirilen, dövüştürülen ve sanki tüm bunların suçlusu oymuş gibi tehlikeli ilan edilip cezaevine gönderilen köpekler en önemli gündemlerimizden biri. Peki bu köpeklerin bu şekilde adının çıkmasının sebebi, onlara eziyet eden, onları dövüştüren insanlara ne oluyor? Onlar için endişelenen varsa hiç endişelenmesin. Savcılar, polisler köpek dövüşlerine pek müdahale etmez. Onlara sorarsanız korkuyorlar, bize sorarsanız dövüş mevzusundan onların da maddi menfaati var, çark durmasın istiyorlar. Tabii ki her ikisi de kabul edilebilir değil; nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ahmakça. Bir ihtimal bu insanları yakaladılar diyelim. Endişeye mahal yok, kanun koyucu “çok iyi” şeklinde bir lansmanla meclisten geçirdiği kanunda öyle bir düzenleme yaptı ki, köpek dövüştürenler en üst sınırdan ceza alsalar bile cezaevine girmiyorlar. Her yönden güvence altındalar.
Konuyu bununla da sınırlamamak gerekir. Birlikte yaşadığımız, sokaklarımızı ve tüm yaşam alanlarımızı paylaştığımız köpeklerin de adını tehlikeli diye çıkarmak için, onlara eziyet eden, zarar veren bir yetişkin güruhu olduğunun farkındayız.
Peki köpeklere ilişkin toplumda tehlikeli kanaati oluşması için en çok kullanılan karakter kim? Çocuk. En çok duyduğumuz ifadeler; köpekler çocuklara saldırdı, çocuklarımız için güvenli sokaklar. Ya da işin diğer tarafında köpeklere taş atan, onları sopayla kovalayan çocuklar. İşte yetişkinlerin, içlerinde saf sevgiyle birbirine sarılan, birbiriyle oynayan köpek-çocuk ikilisini getirdikleri nokta bu.
Bizim istediğimiz ise; hem köpekler hem çocuklar için güvenli; köpeklerin ve çocukların tecavüze uğramadığı, şiddete maruz kalmadığı, korkmadığı; köpeklerin dövüştürülmediği, çocukların dilenmeye, bir şeyler satmaya mecbur bırakılmadığı; hem köpeklerin hem çocukların mutlu olduğu sokaklar. Yani yetişkin insanların o çirkin ve kötü ellerini köpeklerin ve çocukların üstünden çektiği, özgür sokaklar.
Köpeklerin ve çocukların özgür olduğu bir yaşam için mücadele etmekte kararlıyız. Bu mücadelede hem köpekler hem çocuklar özgür olacak diyen herkesle iş birliğine hazırız. Bunu söyleyemeyen; köpekleri ya da çocuklara nefreti olan; köpeklerle çocukları birbirine düşmanlaştıran herkesin de karşısındayız. Biz birlikte yaşayacağız, bu kötü zihniyetin aramızda barınmasına izin vermeyeceğiz.
Barış Karlı