VİRÜS VE UNUTULAN KONULAR
Yaklaşık bir aydır ana gündemimiz virüs ve virüsün insanlar üzerindeki etkileri. Haberlerde, tartışma programlarında, sosyal medyada sadece bu konu konuşuluyor.
Virüs bu kadar ön plana çıkmadan önce, hayvan hakları mücadelesinin oldukça yoğun bir gündemi vardı. Mücadeleyi yürüten bizler açısından bu yoğun gündem devam ediyor ama yetkililer ve medya açısından biraz arka plana atıldı.
En önemli gündemimiz, Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin çalışmalardı. TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan rapor, TBMM Genel Kurulu’nda değerlendirilmişti ve işbu raporun kanun teklifine dönüşüp ilgili komiyona havale edilmesi noktasındaydık. Rapor, bazı yönleriyle isteklerimize yakın bir şekilde düzenlenmişti, bu nedenle oluşturulacak kanun teklifinden de umutluyduk. Ancak; şu an konu tamamen gündemden uzaklaşmış durumda.
Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik yapılması gündemden uzaklaşmış da olsa, bu dönemde mecliste bizim bazı taleplerimizi de etkileyecek düzenlemeler kabul edildi. Bahsettiğim konu, yeni infaz paketi. Yeni infaz paketi ile değiştirilen koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hükümleri, hayvana şiddet uygulayan failin de cezaevinde geçireceği süreyi etkileyecek. Hatırlayacağınız üzere; raporda, bizim önerimiz doğrultusunda hayvana yönelik şiddet fiilleri için alt sınırı 2 yıl 1 ay olacak şekilde hapis cezası önerilmişti. Alt sınırın bu şekilde belirlenmesinin amacı, cezanın ertelenmesi ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmalarına engel olarak, kişinin gerçekten cezaevine gireceği bir senaryo yaratmaktı. Hakimlerin iyi hal indirimi ile cezayı 2 yıl 1 ayın altına çekme ihtimalleri var ama bir hakimin hayvana şiddet söz konusuyken iyi hal indirimini aklına bile getirmeyceğini umuyoruz. Failin 2 yıl 1 ay ceza aldığı senaryoda, yeni infaz paketinden önceki düzenlemeye göre cezaevinde geçireceği süre 4 ay 21 gün idi. Aynı senaryoda, yeni infaz paketi ile 30.03.2020 tarihinden sonra işlenen suçlarda, failin cezaevinde geçireceği süre sadece 15 gün olacaktır. Bu nedenle, hayvana yönelik şiddet fiilleri için önerdiğimiz hapis cezası yaptırımı talebimizin alt sınırını gözden geçirmemiz gerekiyor. Aksi takdirde; kanun değişikliğinden sonra da; Dora’nın katili, Haymana’daki sıpanın katili, Viranşehir’deki köpeğin katili aramızda dolaşmaya devam edecek.
Kanun çalışmalarında bir diğer önemli başlık, yunus parklarının kapatılmalarıydı. TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu hazırladığı raporda, yunus parklarının iki yıl içinde tamamen kapatılmalarını önermişti. Belki bu virüs sürecindeki karantina tedbirleri, insanların bir yerde kapalı kalmanın ne demek olduğunu anlamalarına ve bu sayede yunus parkı, hayvanat bahçesi ve benzeri alanlarda esir tutulan hayvanlarla daha rahat empati kurarak, bu sömürü alanlarının kapatılmaları mücadelesinde hayvanlardan taraf olmalarına vesile olur. Her zaman vurguladığımız üzere; hayvan hakları mücadelesinde belediye başkanlarını, milletvekillerini, bakanları, cumhurbaşkanını herhangi bir konuda ikna etmenin en etkili belki de tek yolu güçlü bir kamuoyu oluşturmaktır. O yüzden, insanların bu sömürü alanlarına ilişkin farkındalıklarının artması, mücadeleye önemli bir güç kazandıracaktır.
Virüs öncesinde bir başka önemli gündemimiz de Adalar’da faytonların kaldırılmaları ve atların durumlarıydı. Bu süreci, düzenli aralıklarla Adalar’da atları ziyaret ederek, ilgili kurumlarla görüşmeler yaparak, atların geleceklerine ilişkin projeler oluşturmaya çalışarak yürütüyorduk. Virüs sonrası dönemde proje arayışlarımız devam etse de atları ziyaret etmek ya da ilgili kurumlarla bu konuda görüşmeler yapmak maalesef pek mümkün olmuyor. Ama yine de; posta, e-posta, cimer, telefon gibi çeşitli iletişim kanallarıyla sorgulamalarımızı sürdürüyoruz ve atlarımız için güzel, huzurlu, sömürüsüz, özgür bir gelecek oluşturmaya çabalıyoruz.
Bir diğer önemli gündemimiz de; hukuka aykırı bir şekilde varlığını sürdüren İBB’ye ait Kısırkaya Geçici Hayvan Bakımevi’nin kapatılması ve orada bulunan hayvanların geleceklerinin belirlenmesiydi. Bu konuda İBB ile görüşmeler sürdürüyorduk ve Kısırkaya Geçici Hayvan Bakımevi’ne detaylı inceleme yapabileceğimiz ziyaretler gerçekleştiriyorduk. Virüs sonrası dönemde, İBB ile görüşme yapmak ya da Kısırkaya Geçici Hayvan Bakımevi’ni ziyaret etmek pek mümkün olmuyor ama kendi aramızda toplantılar yaparak virüs süreci sona erdikten sonra İBB’nin karşısına daha etkili, hazır bir şekilde çıkmayı ve bu sayede birçok hayvanın yok edildiği bu hukuka aykırı yapıdan en yakın zamanda kurtulmayı planlıyoruz.
Bu bahsettiklerim, hayvan hakları mücadelesinin son dönemde yoğun olarak konuşulan sadece birkaç tane başlığı. Hayvan sömürüsü hayatımızın her noktasında virüs ya da başka bir şey dinlemeden devam ediyor. Bu nedenle, bizlerin hayvandan taraf olanların herhangi bir gerekçeyle durmak gibi bir seçeneğimiz yok. Hafızalarımızı her zaman canlı tutalım ve mücadelede elde ettiğimiz kazanımları kaybetmeyelim.