TOPLUMDA YASALARI TOPLUMUN EĞİLİMLERİ BELİRLER
Bir toplumda yürürlüğü olan yasaların özünde toplumun ihtiyaçlarından kaynaklandıklarını bilirsiniz. Toplum yapısı, halkın ihtiyaç ve yönelimleri doğrudan yasamayı etkiler ve yasaları şekillendirir. Bu açıdan bakıldığında “Hayvanları Koruma Kanunu” nun neden hala Kabahatler Kanunu kapsamında kaldığını ve bir türlü hayvana kötü muamelenin, ağır ve hunharca davranışların daha sert cezalarla karşılanmadığı daha iyi anlaşılabilir. Sebep, yeterince toplumsal baskı oluşturulamamış olmasıdır. Hayvanla ilgili en elim olaylarda bile belirli bir sayıyı aşamayan hayvansevenler arasında kıyamet kopar, üç beş gün konuşulur ve unutulur gider. Devamında aynı tarafta olduğunu söyleyen insanlar bir şekilde birbirine düşürülür ve zaten dağınık olan güç hepten ortadan kalkıverir.
Bu aşamada bizler, yani sivil toplum ne yapmalıyız? Bir hukukçu olarak bizzat sürekli denediğim ve herkese de önerdiğim yol şudur: Hayvana uygulanan hunharca işkence, tecavüz, dayak, zehirleme gibi her türlü olayda direk Cumhuriyet Savcılıklarına müracaat etmek. Yaklaşık iki yıldır ısrarla ve inatla sürdürdüğümüz bu yöntem az sayıda da olsa medeni düşünebilen, tür ayrımı yapmayan, aydın bir hukukçu kimliğiyle inisiyatif kullanan Cumhuriyet Savcılarımızın olduğunu gösterdi bize. Sonuç olarak yasal sebeplerle tam bir sonuca varmamız her zaman kolay olmasa da adli mekanizmada “ hayvana karşı işlenen suçlar, bağlantılı olarak da hayvansevenlere karşı işlenen suçlar” nedeniyle bir tıkanma süreci başlattık. Yüzlerce şikayet, yüzlerce insan feryadı ve ölü hayvan artık adli mekanizma ve doğal olarak toplumun bir sorunudur. Bazı Cumhuriyet Savcılarımızın bu tür olayları artık doğrudan ele aldıkları ve karşı taraf olarak “hayvan hakkı yönünden” değerlendirmelere başladıklarını da umutla izliyoruz. Küçük adımlar olabilir bunlar.. Ama çok önemli adımlar.
Aktif ve yasal olarak açılmayan yolu, tam da aynı nedenlerle tıkayarak yasal düzenlemenin yeniden yapılmasını sağlamaktır bu. Gerek basında, gerek toplantı ve panellerde bu konuyu sürekli gündemde tutarak halkın katılımını sağlamak zorundayız. Ne yazık ki sandığımız gibi çok sayıda insan farkında değil hayvanlara yapılan kötülüklerin. Kendi kabuğumuz içinden çıkıp bütün kitlenin dilini ve ruhunu bilmeliyiz ki iletişim kurup, çoğunluk sağlayabilelim. Hayvan hakları için hukukçular grubumuz her gün hızla büyüyor. Staj döneminde verilecek dersleri çok yakında veteriner hekim dostlarımız için de tekrarlayacağımızı hemen not düşmek isterim. Bu topyekûn bir mücadeledir ve lehteki her güç önemlidir. Ama en önemlisi sosyal çoğunluğun talepleridir. Avrupa Mahkemesine gönderilecek örnek davalardan bir iki tanesi müspet döndüğünde bu adımlar daha da hızlanacaktır. 21.yüzyılın tarihe karıştığı bu çağda hayvanlara bu kadar zalimane davranılan bir ülkenin vatandaşları olmak istemiyorsak herkes üzerine düşeni yapmak zorundadır. Korkmayın, cesur olun ve hayvanla ilgili her türlü şikayetinizi adliyeye taşıyın. Yasalar vatandaşlar kullandığı sürece işe yarar. Ve hayvan haklarını tanımıyor olsa bile yasalar sizin haklarınızı yok sayamayacaktır. Geniş bir vizyonla mutlaka bir çıkış yolu bulunacaktır.
Av. Hülya Yalçın