KABAHAT NEDİR? NE ZAMAN SUÇA DÖNÜŞMELİ?
Türk Dil Kurumu sözlüğündeki birebir anlamıyla kabahat; uygunsuz eylem, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet. Hafif hapis, para cezası ya da meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan hafif suç demektir. Tanımın hemen arkasından da şöyle bir cümle yazılmıştır sözlüğe: P.Safa “bir kabahat gizlenirse büyür, söylenirse küçülür”.
Buradan hemen anlaşılan şey yeterince ağır bulunmayan, bu yüzden cezalandırılması konusunda sert yaptırımlar ve mahkeme aşaması da gerekmeyen ufak tefek hatalara kabahat denilir. Suç tanımı ise aynı sözlük ve benzeri sözlüklerde şöyle tarif ediliyor: Suç, devletçe yasalarla tanımlanıp yaptırıma bağlanmış olan kurallara aykırı davranış biçimidir; Törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış ve sapma. Aradaki farka dikkat edelim. Birincisinde kabahat hafiften geçiştirilen para cezalarıyla karşılanan bir hareketken, ikinci tanımda suç, cezayla karşılanan ve ahlaken de yasak olan şeklinde güçlendirilerek tanımlanmıştır.
5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu Kabahatler Kanunu kapsamında olan kanunlardandır. Bu da demektir ki bu kanuna karşı işlenen suçlar idari para cezalarıyla geçiştirilecek yakışıksız, çirkin, töhmet davranışlarıdır. Evet buraya kadar doğru. Fakat sonrasında bu hareketlerin neler olduğu da anlatıldıkça ortaya büyük bir yanlışlık çıkıyor. Bir hayvana tecavüz edilmesi fiili hem ahlaken, hem hukuken korkunç bir fiil , bir suç, ciddi bir sapmadır. Böyle iken failin idari para cezasıyla karşılanması kamu vicdanında büyük yaralar açmaktadır. Bu manada 5199 Sayılı Kanunun eleştirilecek çok yanı vardır. Buradaki asıl temel hata “hayvanların canlı olduğunun görmezden gelinmiş olması” ve son derece gayrı medeni bir uygulama ile ekonomik değerden öte birşey ifade etmemiş olmasıdır. Hatta bir ara uygulama ile bazı kabahatler hakkında Cumhuriyet Savcılıklarının yetkilendirilmiş olması bile Anayasal düzeyde tartışma konusu yapılmış, kabahat faillerinin savunmalarını yapabilmeleri için mahkeme önüne bile çıkmadan cezalandırılması açısından ele alınarak bu yolun tıkanması yönünde görüşler bildirilmiştir. Bizim içinse bu son derece önemli yollardan birisidir.
Bütün hayvansevenlerin, hayvan koruma derneklerinin, STK ve kuruluşların ve en çok da biz hukukçuların en baştaki amacı bu hukuki ve sosyal çelişkiyi ortadan kaldırabilmek için çalışmak olmalıdır. Bu aynı zamanda hayvanların korunmasında atılabilecek adımların en önemlisidir. Onları koruyamadığımız en büyük nokta budur. İşkence eden, tecavüz eden, yakan, kesen, boğan herkes gayet rahat topluma geri dönmekte ve potansiyel bir katil, bir suçlu olmasına rağmen sosyal hayata katılmaktadır. Bu konuyu her fırsatta vurgulamalı, örneklendirmeli ve kesinlikle kamuya kabul ettirmeliyiz
Her ne kadar eleştiriyor, yetersiz buluyorsak da şu an elimizdeki tek kaynak olan 5199 Sayılı Kanunu ve uygulama yönetmeliğini en az bir hukukçu kadar bilmek ve takip etmek her hayvanseven için çok önemlidir.Kanuni mekanizmalar çoğu zaman kendiliğinden harekete geçmez. Bir suç ihbarı, başvuru, talep gereklidir.
Başlangıç yazısını TDK sözlüğündeki o anlamlı cümle ile bitirmek isterim: kabahatler gizlenirse büyür; söylenirse küçülür. Yani kabahatler kanunu kapsamında olsa da hayvana kötü muamele ve şiddete kesinlikle seyirci kalınmayacak, dillendirilecek, haklar aranacak ve suçların gizli saklı köşelerde artmasına engel olunacak. Bu talepler o derece büyüyecek ki, yasa koyucular artık toplumsal bir patlama yaratan bu talepler karşısında hayvan lehine kanun değişikliği yoluna gidecekler. Uzun vadedeki amacımız kanunlardaki tüm ihlal yaratan maddeler için mutlaka budur.