Hayvan Hakları Mücadelesinin Kapsamı Nedir?
Etkili bir hayvan hakları mücadelesi için öncelikle ne için mücadele ettiğimizi iyi tanımlamamız gerekiyor. Mücadeleyi kanuna yönelik çalışmalar üzerinden tanımlarsak sanki sadece kediler ve köpekler için mücadele ediyoruz gibi bir hava oluşuyor. Aslında durum öyle değil. En azından HAD adına bunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Biz hayvan tanımını daha kapsayıcı bir şekilde yapıyoruz. İnek, sinek, fil, geyik, aklınıza gelebilecek tüm hayvanlar bizim mücadele alanımız içinde. Tüm hayvanların doğumlarıyla birlikte yaşam hakkına sahip olduklarını düşünüyoruz. Bu yaşamlarını hem korumayı hem de adil ve özgür bir şekilde geçirmelerini sağlamaya çalışıyoruz.
Aklınıza bu noktada şöyle sorular gelebilir. Yasa koyucu diğer hayvanları tartışmaya bile açmıyor, o zaman mecliste ne işiniz var? Mecliste mezbahaları kapatsak mı kapatmasak mı gibi bir tartışma tabii ki olmuyor. Öyle bir kanun çıkmasına dair bir umudumuz da yok. Ama hangi hayvanı o yasa kapsamına dahil edebilirsek bizim için kazançtır. Kanun elimizde bir araç ve meclisteki görüşmelerin amacı bu aracı elimizden geldiğince kuvvetli hâle getirmek. Hayvan hakları bir bütündür, biz hepsi için aynı derecede mücadele ediyoruz ama konuya biraz da gerçekçi bakmaya çalışıyoruz. Köpekler için yapabileceklerimizle; inekler geyikler, aslanlarla ilgili yapabileceklerimiz aynı değil. Bir kere toplumun gözünde, en azından önemli diye tanımlayabileceğimiz bir kitlenin gözünde köpeklerin yaşam hakkı var ama ineklerin yok, geyiklerin yok. Aslanın özgür yaşama hakkı yok, hayvanat bahçesinde olmalı. Bu hayvanlar insanların yemek, eğlence ihtiyaçlarını gidermek için varlar gibi bir algı var. Biz önce bu algıyı kırmalıyız. İnsanların bu hayvanların yaşam hakkıyla tanışmasını sağlamalıyız. 2004 yılından önce köpeklerin de yaşam hakkı kabul edilmiyordu. Onları öldürmek de yasaldı. Ama kamuoyu tepkisiyle o yasa değişti. Yine yılların mücadelesiyle kanuna geçirememiş olsak da yunus parklarının, hayvanat bahçelerinin kapatılması mecliste ciddi ciddi konuşuldu. Demek ki kamuoyundan gelen tepki sesini ne kadar yükseltebilirsek bunun mecliste karşılığı da o kadar oluyor. Meclisteki karakterler bildiğiniz üzere halk oyuyla seçiliyor. Onların derdi oy almak. Seçmen neye önem veriyorsa ona odaklanıyorlar. Kendilerine ait bir görüşleri mutlaka vardır ama siyasi hesapları mevzubahisse bu görüşlerin hiçbir önemi yok. O yüzden bizim seçmene odaklanmamız gerekiyor. Bu bilinçlendirmeyle bir noktada avın yasaklanmasına ilişkin kanun değişikliğini tartışırken bulabiliriz.
Bu anlamda daha çok yol almamız gerekiyor. Çünkü henüz kendi camiamıza bile bunu anlatamamış durumdayız. Meclis görüşmelerine gidip, görüşme sonrası koşa koşa et yemeye giden, Gaziantep Türkiye Baroları Hayvan Hakları Kurultayına gidip ilk arada koşa koşa et yemeye giden ya da Aydın Türkiye Baroları Hayvan Hakları Kurultayına gidip kurultay sonrası ata binen mücadele arkadaşlarımıza öncelikli olarak anlatmamız gerekiyor. Bu geçiş kolay değil, biz de bir noktadan sonra fark ettik ve hayatımıza uyguladık. Ama en azından devlete karşı güçlü bir görüntü vermemiz gereken meclis, çalıştaylar, toplantılar, eylemler gibi noktalarda daha samimi ve güçlü görünmemiz için böyle hareketlere dikkat etmeliyiz. En azından fikir olarak tüm hayvan hakları savunucuları aynı noktada olmalıyız, uygulama süreci gecikebilir ama fikir sürecinde ortak noktada olduğumuzu bilmeliyiz. Aksi takdirde birbirimize ve mücadelemize güvenmemiz ve birlikte hareket etmemiz zorlaşır, bunun zararı da sadece hayvanlara olur.
Barış Karlı