CANIM LAYKA
Onu bizler doğrudan tanımadık elbette, ama hepimiz onun gözlerini, ıslak burnunu, sallanan kuyruğunu, uzanan patilerini tanımış kadar biliyoruz. Çünkü o bir köpekti.
Layka.
Uzaya, geri dönmemek üzere gönderilen, gözden çıkarılan zavallı bir sokak köpeği. Birkaç belgeselde O’nun hüzünlü öyküsünü seyrettim ve her defasında yeniden kahroldum.
Bilenler vardır mutlaka; Layka, SSCB zamanında sokakta yaşayan genç bir köpektir. 3 yaşlarında, 5 kilo civarında minik sevimli parlak gözlü bir köpek. Hani sokaklarda görünce sarılmamak için zor durduğumuz şu güzel köpeklerden biri.
Uzaya gönderilecek Sputnik 2’de olması için neden Layka’yı seçtiklerini öğrendiğimde de üzülmüştüm. Sokaklarda yaşadığı, açlıkla, soğukla, insan kötülükleriyle savaşarak 3 yaşına gelebilmesi nedeniyle seçilmiş meğer. Bunca ağır şart altında yaşamayı başarabildi diye adeta cezalandırılmış. Üstelik yaşadığı yerde başka köpeklerle kavgalara girmeyen, uyumlu ve iyi kalpli bir köpek olduğu da kayıtlara geçmiş. Yani düşünülen şey; uzayda başına gelebilecek ilk şeyde ölmeyecek, yaşayabileceği olumsuzluklara sonuna kadar dayanacakmış Laykacık. E tabi bilim! İnsanları da bunları izleyecek, yazacak, çizecek sözde tarihe geçecekler. Geçtiler de. Zavallı bir köpeğin katili olarak. Barbar bilim tarihinde köpek katili olarak onlar da unutulmayacak.
Layka 1957 yılında Sputnik 2 ile uzaya fırlatılmadan önce daracık bir alana alışması için uzun süre kımıldayamayacağı bir koltuk benzeri yerde bağlı olarak tutulup, jöle kıvamlı yiyeceklerle beslenmiş.
Bu minik alanda dönmesi, kımıldaması mümkün değilmiş. Zaten dönem resimlerinde görünüyor bu durum. Nasıl korktuğunu anlamak zor değil, biz bakışlarında hüzne dayanamazken…
İşin daha kötüsü, o tarihlerde uzay araçları gidişe ayarlı ama dönüş programı olmayan şekilde tasarlanmış nedense. Ve herkes biliyor ki Layka gidecek ama dönmeyecek. Hatta belli bir süre sonra yiyeceğindeki zehirle öldürüleceği de konuşuluyor.
Bilinen gerçeğe en yakın durum ise uzay aracı içinde ısının hızla artması ve zavallı Layka’nın gittikçe huzursuzlanması, kımıldayamaması, nabzının gitgide yükselmesi ve nihayetinde boğularak ölmesi denilmiş. Sonra zaten Sputnik 2 parçalanmış. Ölmediyse bile orada zaten…
Her köpekte nedense Layka’yı hatırlarım. Onu almaya gelen insanlara kuyruğunu sallamıştır, verdikleri yiyecekler için hücrelerine kadar minnet duymuştur. Çünkü köpekler öyledir. Bir insanın asla anlayamayacağı kadar muhteşem ve iyi canlılardır.
O rahatsız ve zincirle bağlandığı koltukta bile kimseyi ısırmaya kalkmamıştır. Günlerce yalnız başına o karanlık odalarda nasıl strese girmiştir. Canım Layka.
O yıllardan bu yana Amerika maymunlara, Ruslar ise köpeklere kafayı takmış, uzaya yollama derdine düşmüşlerdir.
Bugün de hayvanlara zulmün ne yazık ki artarak devam ettiğini görüyoruz. Kimi bilimsel kılıfla, kimisi ruh hastasıyım kılıfıyla, kimisi inancımdır kılıfıyla, kimisi geleneğim göreneğim bu, kimisi tarihimizde var saçmalığıyla her şekilde hayvanlara zulmetmeye kararlı milyonlarca insan var.
Ama bizler de varız canım Layka. Çok mücadele ediyoruz, çok ağır yollardan geçiyoruz; bizden öncekiler geçti, sonakiler de geçecek ama bir gün mutlaka hayvanlara zulüm bitecek. Buna inanıyoruz.
Her zaman seni sevgiyle ve içimiz titreyerek düşüneceğiz. Sen bu gezegenin pis barbarlarından sonsuza kadar kurtuldun diye avunacağız. Senin burada kalan arkadaşlarını korumak için çalışmaya devam edeceğiz.
Canım Layka.
Yeni bir yıl başlarken seni yazmak istedim. Aslında hayatıma beklenmedik bir anda giren ve gökkuşakları getiren Kohen’imi yazacaktım. Ama ilk yazı sen ol istedim. Eminim Kohen de kızmazdı bana. Bir dahaki yazı Kohen’im olacak. Yedikuleli Kohen… Bir yerlerde buluştuğunuzu, Boci’mle de görüştüğünüzü düşünmek huzur veriyor. Canım köpekler.
Hülya Yalçın