Besliyorum, Koruyorum, Öyleyse Varım!
Çocuklar varlıklarını mutlak bir şekilde kanıtlamak, ortaya koymak isteyen küçük insanlardır. Yetişkinlerle aralarında bu açıdan duygusal, sosyal, psikolojik farklar vardır doğal olarak.
Örneğin, çocuklar daha somut amaçlara odaklanabilirken, yetişkinler daha soyut şeylerin de peşine düşebilir. Tecrübenin verdiği bir yetidir bu. Çocuklar yakın vadede yapabilecekleri ve hemen sonuç alacakları şeyleri tercih ederler genellikle. Bu şekilde onaylanmaları onları doygun ve mutlu yapmaya yeter çoğu kere.
Son zamanlarda çevremizde egosu fazla şişirilen, olmadığı bir şey gibi pohpohlanan dengesi bozulmuş çok fazla çocuk görüyoruz hepimiz. Sağa sola saldıran, yüksek perdeden ses çıkararak dikkat çekmeye çalışan, daha ötesi yıkan, kıran, döken çocuklar. Hatta bazıları yanlarındaki büyüklere tekmeler atmaya, tırnaklamaya varacak derecede şiddet eğilimli.
İnsanların çoğu bunu sevimli bulabilir ama, tehlikeli bir göstergedir. Şu an konumuz bu olmadığı için ayrıntısına girmek istemem. İlgilenenler çocuk psikolojisi ile ilgili yazıları okuyacaktır elbette.
Daha açık bir deyişle, sosyal kaosun orta yerinde yalpalayıp duran çok sayıda çocuğa güzel bir psikoloji kazandırmanın, sağlıklı bir ruh hali oluşturabilmenin bir yolu daha olduğunu anlatmak istiyorum. Madem ki çocuklarda yaptığıyla, sesiyle, gürültüsüyle, başarısıyla ya da hırçınlığıyla
ortaya çıkma, kendini kanıtlama dürtüsü fazlasıyla mevcut; bunu neden çok sonuçlu bir fayda şekline dönüştürmeyelim diye düşünüyorum epeydir. Çocuklar aferin alabilecekleri bir şey yaptıklarında çok mutlu oluyor. Bunun için ne gerekiyorsa yapmaya hazır onlarca çocuk tanıyorum.
Bir çocuğa verilen sorumluluk ve güvendiğinize dair verdiğiniz işaretin ne denli önemli olduğunu tahmin bile edemezsiniz bazen. Haylaz dediğimiz türden biriyle bu deneyimi bire bir yaşadık, yaşıyoruz.
Aşağı mahalleden bir afacandı o. Kedileri tekmeler, köpekleri kovalar, kuşlara taş atardı. Bir süre önce yavru köpeklerle uğraşırken başladı her şey. Ne yaptığını hiç eleştirmeden, sesimi yükseltmeden yanına gidip bana yardım etmek ister misin?
dedim. Bana yardım edebileceği fikriyle o anki bakışını hiç unutamam. Büyükleşmeye çalışan bir edayla tabii, ne yapacağım ki?
dedi. Ona acil işim olduğunu, buradaki yavruların annelerinin olmadığını, yiyecek verilmezse, ya da yola kaçarlarsa öleceklerini anlattım.
Önüne baktı.
Devamla; bazı kötü ve kavgacı çocukların onları taşla kovalayıp yola çıkardığını, ama ben yokken arada uğrayıp onlara yiyecek ve su bırakır, kötü davrananlara da bana söyleyeceğini
belirterek korkutursa çok sevineceğimi söyledim. Biraz kararsız kalmasından yararlanarak da mama torbasını eline tutuşturdum. Birazını birlikte boşalttık önlerine. Hemen yumuldu yavrular tabi.
Sonra açıldı afacan: Şu benekli olan beni seviyor, öteki kara suratı olanla ikisi birbirinden kıskanıyor beni…
Belli ki sevilmek istiyor o da. Benim sevgimi kazanmanın da bu torbalarla mama dağıtmak ve bu eniklere sahip çıkmak olduğunu hemen anladı. İşte o gün bu gündür başlangıçta benim zorumla gibi görünse de o çocuğun içindeki öbür çocuk
ortaya çıktı. Yavruların hepsinin isimleri var, arkadaşlarıyla geliyorlar bir görev gibi bilip. Bir tanesi görünmezse hemen beni buluyorlar. İşte bu paha biçilemez bir değişim. Çünkü çocuklar için önemlidir bir şeyle varlığını olumlamak; kendine ve başkalarına ispatlamak.
Adeta Besliyorum, koruyorum, öyleyse varım
diyorlar dünyaya. Kendilerine bağlı hayatlar ve ciddi sonuçlar olması ruhlarını doyuruyor. Tabi üzerlerindeki kontrolü ve gözlemi de eksiltmeden devam ediyoruz.
Çocuklara hayvan sorumluluğu vermek -kontrollü olmak kaydıyla- son derece önemli. Hem korunacak bunca hayvan için yeni ve genç bir kitle buradan çıkabilir; hem de ruh sağlığı bozuk, doyumsuz nesle karşı empatisi gelişmiş, paylaşımcı ve sorumluluk sahibi başka çocuklar da olur. Bırakalım çocukların eli hayvanlara değsin. Besleyerek, koruyarak başka bir canlının hayatlarına girmesine karşılıklı olarak izin verelim. Kesinlikle pişman olmayacağımızı garanti ediyorum.