Zülal Kalkandelen yalnız değildir!
Hayvan hakları savunanlar hayatlarında en az bir kere de olsa mutlaka çevrenin saldırısına maruz kalır. Herhangi bir anda ve yerde aniden gelişen “alaycı, aşağılayıcı, tahrik edici” tavırlarla karşılaşmak bizler için artık sıradandır.
Sosyal medya ise bu alanda tam bir soytarılığa dönüşmüş durumda. Normal şartlarda yolda bile karşılaşmayacağınız, hayat akışı tamamen farklı kişiler bu ortamda büyük bir rahatlıkla istediği kişiye istediği şeyi söyleyebilmekte.
Bir anlamda bu sınıfsızlık, ortalama eşitlik güzel geliyor insana; ancak haddini bilmeyen, durdurulamayan derecede arsız ve terbiyesiz insanlar da aynı mecrada fazlasıyla mevcut maalesef.
Son günlerde Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve hayvan hakları aktivisti, yazar Zülal Kalkandelen’e yapılanlar tam da bunlardır.
Zülal Kalkandelen araştırmacı ve alt yapısı sağlam bir hayvan hakları savunucusudur. Tavizsiz, tartışmasız önce ve mutlaka “hayvanların yaşama hakkı” gelir diyen, vegan yaşama felsefesini içselleştirmiş, bu konuda çok sayıda araştırma ve çevirileri olan değerli dava arkadaşımızdır.
Doğal olarak da hayvanların kediler köpekler kuşlar gibi günlük hayatta hep karşılaştıklarımızla sınırlı olmadığını; mezbahaları, süt çiftliklerini, tavukçuluktaki vahşeti ve tabii av cinayetlerini de yazıyor, anlatıyor. Kendisini “hayvan hakları savunucusu” olarak tanımlayan herkesin de tam olması gerektiği gibi yani.
Bu arada elbette “av ve avcılar” hakkında da savunuya dair paylaşımları, yazıları oluyor ve olacak. O da biz de herhangi bir avcıyı ne tanır, ne kişisel olarak bilir ne de hedef alırız. Genel olarak “avcılığın cinayet olduğu, avcıların resmi izinli katiller olduğu” nu söyler ve bunun doğruluğunu biliriz. Yasalar sadece toplum nizamı içindir, doğal yasalar tüm canlıları eşit kılar. Ölümde olduğu gibi.
Zaman zaman hepimiz avcılarla ilgili çalışmalar olduğunda onların tepkilerinden dolayı biriken bilgilerimizle, katil oluşlarına “küfürbaz, tehditkar, cahil ve saldırgan” oluşlarını da ekledik. Çünkü bunları kendileri adeta kimlikleri gibi ortaya koyuyorlar.
Zülal Kalkandelen’in av karşıtı yazılarına karşılık olarak sosyal medya üzerinden son derece “galiz” sözlerle ulu orta saldıran ve tehdit eden avcı şahıs hakkında bir soruşturma bile açılmaması, ceza yargılamaması olmaması ülkenin genel hukuk sürecine rağmen hala bizi şaşırtıyor. Daha şaşırtıcı olanı ise “Zülal” saldırıya uğradı, bize ne tavrı ve o korkunç sessizlik.
O avcıya hepimiz karşı değil miyiz? Onun katledeceği canlar hepimizin koruyacağı canlar değil mi? Aynı şeyi istemiyor muyuz? Madem öyle içimizden birine karşı böylesine çirkin ve ağır bir saldırı yapıldığında neden ses gerektiği kadar yüksek ve net çıkmıyor? Geçtim hayvan haklarını, kadın dernekleri nerede? Bunu demeyi sevmiyorum ama çoğu şov peşinde galiba. Burada tehdit edilen, hakaret edilen bir aktivist ve “kadın”. Demek ki kötülüğe karşı dururken bile bazı parametreleri var herkesin.
İyi değil bu tür sessizlik. Kişiler bazında düşünmeyip bir mücadele arkadaşımızın uğradığı saldırıyı bertaraf etmek için hep birlikte “ne oluyor orada” dememiz şarttır.
Bu yüzden tekrar hatırlatalım, Zülal Kalkandelen mücadelesinde (mücadelemizde) yalnız değildir. Bu terbiyesiz avcı güruhuna karşı kim aynı mücadeleyi verse o da yalnız kalmamalı.
Hayvan hakları mücadelesi bir bütündür. Bu mücadelenin değerli aktivistlerinin kıymetini bilelim. Haksızlığa uğrayan üzerinden değil; haksızlığı yapan üzerinden konuşmaya başlayalım artık.
Tekrar geçmiş olsun Zülal Kalkandelen. Elbette hepimiz buradayız.
Hayvanlara Adalet Derneği