Diyarbakır Yolundan İzlenimler
Diyarbakır seyahatini tek cümleyle tanımlamak gerekirse; heyecan ve umutla başlayıp, arada en dibi gördüğümüz ve sonrasında başlangıçtan da daha umutlu bir şekilde sona eren bir serüven diyebiliriz. Diyarbakır, daha doğrusu ülkenin doğu kesimleri bizim için uzun zamandır bir amaçtı, HAD’ı orada da var etme, meslektaşlarla tanışma, örgütlenme hayal ettiğimiz bir şeydi. Diyarbakır Barosu’nun 2020 yılındaki daveti tam olarak bu hayallerimize zemin hazırlamıştı. Ama pandemi her güzel şeyin önüne taş koyduğu gibi bunu da engelledi. Ama Diyarbakır Barosu iyi ki vazgeçmedi ve 2021 yılında bizi tekrar davet etti.
İstanbul ekibi olarak Diyarbakır yolcuğunu kara yoluyla yapma kararımız işin heyecanını daha da arttırdı. Heyecan, umut ve hayallerle yolculuğumuz sürerken, Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı. “Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değildir, barınaklardır.” açıklaması bizi bir tokat etkisiyle hayal dünyamızdan uyandırdı. Kendimizi kısa süreliğine içinde bulduğumuz o his durumunu kelimelerle açıklamak biraz zor; çaresizlik, umutsuzluk, mücadelede 30 yıl geriye gidiş, ülkenin yönetim anlamında geldiği noktanın etkisini ilk kez birebir yaşamak, bunu daha önce yaşayanların yanında olabildik mi pişmanlığı, üzüntüsü. Kısa süreli düşme anından sonra mecburen toparlandık, çünkü dört koldan basın aramaya başladı. Onlara doğru bilgi vermemiz gerekiyordu. Yolculuk koşulları elverdiği ölçüde hepsine yetişmeye çalıştık. Bu hislerle kendimizi ilk durağımız Adana’ya attık. Adana’da HAYKONFED Başkanı Nesrin Çıtırık ile görüştük. O, olumsuz hisleri üzerinden bizden daha rahat atmış ve son gelişmelere ilişkin mücadele stratejisi geliştirmeye bile başlamıştı. Onun bu güçlü hâli bize de moral oldu, iyi geldi. Adana’dan Diyarbakır yoluna kıyasen daha moralli çıktık diyebiliriz.
Diyarbakır’a varır varmaz, yine uzun zamandır sosyal medyadan takip ettiğimiz ve deneyimlemek istediğimiz Gabo’da Diyarbakır Barosu Hayvan Hakları Merkezi’nden meslektaşlarımız Naz Eren ve Şevval Kamçı ile buluştuk. Gabo’daki ilk akşamımız için en uygun ifadeler; keyifli sohbet ve deneyim paylaşımı olur. Diyarbakır’a gelir gelmez mücadeleye birçok anlamda aynı yerden bakabildiğimiz iki meslektaşımızla tanışmak bizi çok mutlu etti, aslında hayalini kurduğumuz şeye bu kadar hızlı erişmek bizi aynı zamanda şaşırttı. Bu ilk akşamdan sonra, henüz etkinliği yapmamış olmamıza rağmen biz Diyarbakır için iyi ki demiştik.
Bu sayede ertesi gün etkinliğe de oldukça moralli çıktık. Cumhurbaşkanının açıklaması sonrasında içeriği biraz değiştirip, köpeklere odaklandığımız bir etkinlik oldu ama yine de hayvan hakları mücadelesinin bütününe ilişkin kafamızdaki her konudan bahsettik. Çok keyifli bir etkinlik oldu, katılımcıların dikkatli ve ilgili dinlemesi etkinliği bizim açımızdan daha da güzel hâle getirdi.
Etkinlik sonrası hedef yine Gabo. İstanbul alışkanlığı bir yere 3 dakikada gitmek cazip gelmedi, güzelce bir kaybolup yolu 15 dakikaya çıkarmayı başardık. Gabo’da yine keyifli bir sohbet ve yemek sonrasında Sur ilçesinde tarihi bölgeleri gezdiğimiz keyifli bir tur yaptık ve seyahati bitirdik. Yaşadığımız deneyimler hayal ettiğimizin de ötesinde oldu diyebiliriz. İstanbul’a, amaçladığımız şekilde, değerli meslektaşlarla tanışmış ve o bölgede bir HAD örgütlenmesinin ilk adımlarını atmış şekilde döndük. Döndüğümüzden beri de bir bahane bulup tekrar gitmenin yollarını arıyoruz.
Yol tabelalarını okurken her bir ismin türküsü çınladı kulağımızda; pınar başından bulanır, Diyarbakır etrafında dağlar var, Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar, Malatya’dan çıktım yola yollar yanıyor… daha onlarcası. Bu coğrafyanın bize ilkokul yıllarından bu yana ne kadar kıt anlatıldığını ne kadar eksik olduğumuzu da fark ettik. İlk kez gittiğimiz şehirlerde ve yol gereği en olmadık saatlerde sıcak bir çorba, yatacak bir yer bulabilmek de hiç beklemediğimiz deneyimlerdi. İnsanı sıcak bu ülkenin her ilini tek tek dolaşabilmek şahane olur herkes için. Yol boyu rastladığımız o güzelim köpekler için üzülmekse, “ülkenin tamamının” kaderi olmuş artık. Dövülüp sövülüp kovalanmadıkları her yer oh nihayet dediğimiz yerler oldu. Urfa yolunda “burada çaydan para almayız biz” diyen güleç kişiyi de not etmek gerek. Bizim büyük şehirlerde artık unuttuğumuz şeyler bunlar. Çoktan unuttuğumuz pek çok şeyi de bu yolculuk sayesinde hatırladık. Daha çok olabilse keşke.
Yakında Türkiye barolarındaki tüm avukatlara çağrımızı yineleyip hayvan hakları için hukuk örgütlenmesi hareketini biraz hızlandırmak gerekiyor. Ki çoğu baro artık bunu canla başla yapmaya hazır. Hukuk çözümlerinden, adaletten vazgeçmeden, hak savaşlarımızı kararlılık ve cesaretle sürdüreceğiz. Ve tabii “dayanışmayla”.
Hülya Yalçın-Barış Karlı