2015 yılında bir hukuk dergisi için yazılmış olan bu yazının üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen hayvan hakları alanında herhangi bir gelişmenin olmaması endişe verici. Fakat bizler Hayvanlara Adalet Derneği (HAD) olarak yılmadan mücadeleye devam ediyoruz.
Hayvan haklarından bahsedince aslında doğal olarak herkesin aklına önce hayvanlar, sonra da hukukçular gelir. Çünkü hak bağlamında görev yapan, bağımsız meslek grubudur avukatlar. Ülkemizde 2004 yılında yayınlanarak yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve takiben yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu Yönetmeliği bulunmasına rağmen, fiili durumda uygulanabilirliğinin yeterli olmadığını söyleyebiliriz. Bunun en büyük sebebi de yasanın, koruma kanunu olarak çıkmasına rağmen, “Kabahatler Kanunu” kapsamında olmasıdır. Türk Ceza Kanunu’nda ise sadece sahipli hayvanlar aleyhine işlenen suçlar ‘Mala Zarar Verme’ başlığı altında ele alınmıştır. Görüldüğü gibi kanun koyucu sahipli-sahipsiz ayrımı yapmakla birlikte, sahipli hayvanı da can değil mal olarak değerlendirmektedir. Hayvan hakkı ihlallerinin arttığı günümüzde artık bu ihlallere karşı mücadelenin hukuken daha da güçlü olması düşüncesiyle bizler 2006 yılı İstanbul Barosu Genel Kurulu’nda bir stant açarak “Hayvan Hakları Komisyonu” kurulması için binlerce imza topladık. Akabinde de kurulduk. O günden bu yana sürekli artan katılımlarla mücadele etmemize rağmen, görünüşte en ufak bir başarı bile bulamıyoruz. Çünkü koruma kanunumuz eksik, yeterli hükümler ihtiva etmiyor. Bu konuda da sürekli çalışan aktif grubumuz ve artan yeni katılımlarla yaptığımız toplantılarda ihbarlar ve güncel ihlaller dışında çoğunlukla yasal çalışmalara ağırlık verdik. STK ve başka bazı oluşumlarla irtibat içinde kalarak, paneller, toplantılar düzenleyerek sürekli bir farkındalık yaratma çabası içinde olduk. Ama şu an itibariyle görüyoruz ki maalesef en başta meslektaşlarımız bu konuda yeterince bilgiye sahip değiller.Hayvan haklarının savunulmasını, insan hakkı ihlali sanabilenler bile olduğunu söyleyebiliriz. Kaldı ki her defasında mutlaka “bir insan” tarafından yaşam hakkı, vücut bütünlüğü, tüm canlılar için söz konusu olan onurlu yaşama hakkı” elinden alınan hayvanların savunucusu yok. İşte tam bu noktada bizler gönüllü olarak devreye girdik. Türkiye’de ilk kez hayvan haklarını Staj Eğitim Merkezi bünyesinde veren Komisyon olduk. Türkiye’de ilk kez hukukçular örgütlenmesini başlatan ve diğer barolarımızın samimi katılımlarıyla yol alan hukukçular olma yolunda aralıksız çalışıyoruz. Bu noktada herkesin bu konuyu “hayvan sevmek”, “şımarıkça bir hobi” ya da “gereksiz işsiz güçsüz uğraşısı” olarak görmekten bir an önce kurtulup, hakkında resmi bir yasa olan ciddi bir hak mücadelesi olduğunu açıkça görmesi gerekiyor. Bizler bu konuda üstümüze düşen her göreve en başından beri hazırız zaten.
Meslektaşlarımızın çalışmalarımızı izleyerek, bizimle devam etmek istediklerini belirten yazıları gerçekten umut verici ama yeterli değil. Konunun yazılı ve görsel basın üzerinden de adaletli bir şekilde sürekli incelenmesi ve anlatılması gerekiyor. Kısacası, bir hayvan hakları mücadelesi üzerinden konuşuyoruz ama, bütün mücadelelerde “hukukçuların” varlığı ve taraf olması son derece önemlidir. Dileğimiz, meslektaşlarımızın “hayvan hakları” konusundaki toplumsal ön yargılarını kırarak bu mücadeleye etkin hukukçular olarak katılmasıdır.
Av. Elçin Aybek
(İMAG 2015 Sayı:6)