Hayvan Hakları Eğitim-Destek Programları
Hayvan hakları mücadelesinde en önemli gücümüz bilgidir. Bir hayvana şiddet olayıyla karşılaştığımızda; ilk olarak ne yapmamız, delilleri nasıl toplamamız, nereye başvurmamız, nasıl bir dilekçe hazırlamamız gerektiğini bilmeliyiz. Hayvan satış yerleri, geçici hayvan bakımevleri, yunus parkları, hayvanat bahçeleri, hayvanlı sirkler için mevzuatta öngörülen şartları ve bunlara aykırı durumlarda ne yapmamız gerektiğini bilmeliyiz. Evimizde beslediğimiz köpeğin evden uzaklaştırılması için dava açıldığında nasıl bir cevap vermemiz gerektiğini bilmeliyiz. Şehir içi ya da şehirler arası ulaşımda hayvanlarımızı hangi koşullarda yanımızda bulundurabileceğimizi bilmeliyiz.
Çünkü biz bu mücadelede sadece hayvana şiddet uygulayan faille, hayvan satış yerinin, yunus parkının, hayvanat bahçesinin, hayvanlı sirkin sahibiyle, köpeğimizi evimizden uzaklaştırmaya çalışan yöneticiyle, kedimizi otobüse almayan otobüs şoförüyle, geçici hayvan bakımevi çalışanıyla mücadele etmiyoruz; aynı zamanda şiddet olayına ilk müdahaleyi yapan polisle, soruşturmayı yürüten savcıyla, kararı veren hakimle, denetlemekle ve idari yaptırım uygulamakla yükümlü kurumla da mücadele ediyoruz. Kamu görevlileri olayın mağduru hayvan olunca konuyu angarya olarak görüyorlar ve görevlerini yapmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. İnsanın mağdur olduğu birçok olay varken, hayvanın mağduriyetiyle uğraşmayı lüzumsuz buluyorlar. Olaya bu bakış açısıyla yaklaştıklarında; zaten hayvan lehine çok sınırlı düzenlemeler içeren mevzuatta somut olaya uygulayacakları noktaları yakalayamıyorlar. İşte burada bizim devreye girmemiz ve polisin, savcının, hakimin, denetlemekle ve idari yaptırım uygulamakla yükümlü kurumun önüne olay-delil-mevzuat ilişkisini net bir şekilde açıkladığımız dilekçemizi koymamız gerekiyor. Esasında bu işi yapmak için avukatlar var ama hayvan hakları mücadelesi olağan dışı bir mücadele olduğu için, 7/24 durmadan gerçekleşen hayvan hakları ihlallerine, mücadele içinde yer alan birkaç avukatın yetmesi mümkün değil. Bu mücadelede yol alabilmemiz için, her birimiz bir avukat kadar bilgi sahibi olmalıyız.
Bu amaçla 2016 yılında Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek hayvan hakları eğitim destek programları düzenlemeye başladık. Beş tane düzenlediğimiz bu programlarda Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden toplamda 500 kişiye ulaşma şansımız oldu. Bu programlarda, şiddete maruz kalan; hayvan satış yerlerinde, geçici hayvan bakımevlerinde, yunus parklarında, hayvanat bahçelerinde, hayvanlı sirklerde esir tutulan; apartmanlarda ve sitelerde yaşam alanlarından uzaklaştırılmak istenen; toplu ulaşım araçlarına alınmayan hayvanlar gibi günlük hayatımızda en çok karşımıza çıkan ihlallere değindik.
Esas mücadelemizin hayvana şiddetin suç olduğu, hayvanların herhangi bir alanda esir tutulmalarının yasak olduğu, herhangi bir gerekçeyle yaşam alanlarından uzaklaştırılmalarının mümkün olmadığı, ulaşım araçlarını kullanmalarına kimsenin engel olamadığı ideal düzene ulaşmak olduğunu vurguladıktan sonra; mevcut mevzuatta durumun nasıl olduğunu ve “ideale erişmek-mevcut mevzuat çerçevesinde elimizdeki imkanları kullanmak” şeklindeki iki yönlü mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiğini açıklamaya çalıştık. En önemlisi, hayvanların yaşam haklarını korumanın mevzuat ile sınırlı tutulamayacağını, yaşam hakkının bütün düzenlemelerin üstünde olduğunu belirttik.
Mevcut mevzuat çerçevesinde yapabileceklerimiz kısmını soyut olarak açıklamakla yetinmedik; geçici hayvan bakımevi, hayvan satış yeri, yunus parkı, hayvanat bahçesi, hayvanlı sirk gibi esaret alanlarını denetlerken dikkat etmemiz gereken konuları içeren kontrol listeleri hazırladık, hayvana şiddet olaylarında nokta atışı suç duyurusu ve idari yaptırım uygulanması talepli dilekçelerin nasıl hazırlanması gerektiğini adım adım açıkladık ve bu dilekçelerin verilecekleri mercileri belirttik, evimizde birlikte yaşadığımız hayvanın uzaklaştırılması için açılan davaya cevap dilekçesini hazırlarken nelere dikkat etmemiz gerektiğini belirttik ve örnek kararları paylaştık. Bu çalışmadan sonra katılımcıların karşılarına çıkacak tüm ihlallerde bir avukata danışmalarına gerek olmadan gerekli müdahaleleri yapabilmelerini sağlamayı amaçladık.
Çalışma sonunda yaptığımız anketlerde ve sonrasında katılımcılardan aldığımız geri dönüşlerde; sadece beş tane yaptığımız ve toplamda 500 kişiye ulaşabildiğimiz bu çalışmanın katılımcılara cesaret, öz güven verdiğini ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde bilgili aktivistler oluşmasını sağladığını gördük. Her zaman vurguladığımız bir husus olan mücadelede bilinçlenmenin önemini bir kez daha anlamış olduk.
Bu çalışma ve aldığımız geri dönüşler, bize de önemli bir motivason sağladı. Bunun devamında, katılımcıların sağladığı bağlantıların da katkılarıyla aynı çalışmayı üniversitelerde yapmaya başladık. Bu kapsamda; Boğaziçi Üniversitesi’ne, Altınbaş Üniversitesi’ne, İstanbul Üniversitesi’ne, Özyeğin Üniversitesi’ne, Marmara Üniversitesi’ne, Kocaeli Üniversitesi’ne, Bahçeşehir Üniversitesi’ne konuk olduk.
Edindiğimiz tecrübeler sonucunda; yaptığımız bu çalışmayı daha küçük yaş gruplarına taşımayı başarabilirsek etkilerinin daha da güçlü olacağını fark ettik. Bu farkındalık sonrasında; İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile İstanbul’da anaokulundan lise seviyesine kadar 100’e yakın okula konuk olduk ve 3000’e yakın öğrenciye ulaştık.
Şimdi de pandemi sürecinde benzer nitelikte projelerimizi online ortamda sürdürmeyi planlıyoruz. Sahadaki aktivistlerle, hukuk fakültesi öğrencileriyle yürütmeyi planladığımız çeşitli projelerimiz var, önümüzdeki günlerde detayları duyuracağız.
Biz her zaman, her koşulda, gücümüz yettiğince yanınızdayız ama unutmayalım ki her birimiz ne kadar fazla bilgili olursak ve birbirimize danışmakla vakit kaybetmeden ihlallere hızlıca müdahale edebilirsek o kadar çok hayvanın hayatını kurtarırız.