Hayvanlara Adalet Derneği’nin Hikâyesi
Hayvanlara Adalet Derneğinin temeli İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonuna dayanıyor. Bu komisyon 2004 yılında Hayvanları Koruma Kanununun yürürlüğe girmesini takiben 2006 yılında kuruluyor. Türkiye’de ilk kez bir baro bünyesinde hayvan hakları komisyonu kuruluyor. Avukat örgütlenmesi çabası aslında böyle başlıyor. Yine Türkiye’de ilk kez staj eğitim derslerinin kapsamına hayvan hakları dahil ediliyor. Tanışma ve örgütlenme için bu da çok güzel bir adım oluyor. Bunun dışında Türkiye’de ilk kez, Türkiye Baroları Hayvan Hakları Kurultayları düzenleniyor. İstanbul, Gaziantep, Aydın, Kocaeli Kurultaylarıyla hem birçok baroda hayvan hakları komisyon, kurul ya da merkezi açılmasının önü açılıyor hem de Türkiye geneli avukat örgütlenmesinin ilk adımları atılıyor. Yine Türkiye’de ilk kez yasal eğitim çalışmalarıyla sahadan hayvan hakları savunucularına yasal haklarına yönelik bir bilgilendirme çalışması düzenleniyor. Bilinçli aktivizm hedefleniyor. Komisyon hayvan hakları ihlalleri anlamında ezber bozacak, daha önce dile getirilmemiş söylemler benimsiyor. Deneylere, mezbahalara, ava değinmeye başlıyor. Aslında hem camiaya hem camia dışı insanlara ineklerin, geyiklerin, farelerin de hayvan olduğunu hatırlatıyor. Camia içinden birçok kişi bile bu bakış açısıyla ilk kez o zaman tanışıyor, hâlâ tanışmamış olanlar da var. Baro bünyesinde olunca bazı söylemler yönetimin de tepkisini çekiyor. Yönetimle böyle tartışmalar da mücadelenin hızını kesiyor. Bu kaygıları aşmak için ilk aşamada Hayvanlara Adalet Platformu kuruluyor ve Kocaeli Kurultayında ilan ediliyor. Söylemler daha çok platform adına yapılmaya başlanıyor, bu sayede baroyla bir denge politikası yürütülüyor. Çünkü baronun kurumsal gücü de mücadele için değerli, onu kaybetmek de iyi bir fikir değil. Ama bir noktadan sonra baronun kısıtlamalarla mücadele için yarattığı dezavantajlar, kurumsal gücüyle sağladığı avantajların önüne geçiyor. Bunun sonucunda 2006 yılında komisyonu kuran ve o günlere getiren ekip 2017 yılında komisyondan ayrılıp Hayvanlara Adalet Platformunu Hayvanlara Adalet Derneğine dönüştürüyor. Bu sefer kurumsal kimlikle sivil toplum mücadelesi başlamış oluyor. Bu noktada kurumsal kimliğin öneminden de bahsetmek gerekiyor. Hayvan hakları mücadelesi içinde amacımız hayvanlar için iyi bir şeyler yapabilmek. HAD olmasa da baro olmasa da avukat olmasak da sonuçta elimizden ne gelirse onu yapacağız. Ama hem kamu kurumlarının gözünde hem yargılama sürecinde hem toplumun gözünde kurumsal kimlikle yer almak hayvanlar için daha etkili işler yapabilmemizi sağlıyor. Meclis görüşmelerinde yer alabiliyorsak bu kurumsal kimlik sayesinde, kurumların hayvanlarla ilgili çalıştaylarına, etkinliklerine davet ediliyorsak kurumsal kimlik sayesinde. Bizim bireysel olarak yapabileceklerimizin seviyesi 1 ise, avukat kimliğimizle yapabileceklerimizin seviyesi 5, HAD üyesi avukat kimliğimizle yapabileceklerimizin seviyesi 10. Sivil toplum mücadelesi bu yüzden değerli zaten.
Hayvanlara Adalet Derneği, mücadelesinin temelde üç ana başlıkta sürdürüyor.
Birincisi; mevcut hayvan hakları ihlalleriyle, hayvan hakları savunucularını yönlendirme, direkt hukuki süreçlere müdahil olma gibi yöntemlerle mücadele.
Buna aslında kanunun bize verdiği imkanları kullanmak da diyebiliriz. Bu anlamda Türkiye genelinde birçok ihbarla ilgili suç duyurusunda bulunuyoruz, bazen davaya dönüşüyor, bazen takipsizlikle sonuçlanıyor. Ama asıl amacımız her davaya bizim dahil olmamızdan ziyade, aktivistleri bilinçlendirerek herkesin şikâyet hakkını kullanabilmesini sağlamak. Bu sayede, vakit kaybetmeden, bizi arayıp ne yapacağını sormakla uğraşmadan ihlalle karşılaşan bir aktivist rahatlıkla suç duyurusunu yapıp hukuki süreci başlatabilir. Bizim dernek olarak hukuki süreçlerin içinde olmamız tabii ki değerli. Her ihlalde bu şekilde dahil olabilmemiz için iyi bir örgütlenmemiz olması gerekiyor. HAD’ın amacı tam olarak bu. Her ilde HAD üyesi bir avukat olsa, iyi bir iş bölümüyle tüm ihbarlarla rahatlıkla daha etkili şekilde ilgilenme şansımız olur.
İkincisi; daha iyi bir yasal koruma için kanun değişikliği mücadelesi, meclis görüşmeleri, lobi çalışmaları.
2021 yılında yeni kanun yürürlüğe girene kadar hayatımızın önemli bir parçası meclis olmuştu. Milletvekilleriyle görüşüp taleplerimizi anlatmaya çalıştık. Bunun yanında hayvanlar aleyhine bir kanun teklifi gündeme geldiğinde yine hem vekillerle görüşerek hem sokak eylemleriyle tepkimizi göstermeye çalıştık. Dört kanun değişikliği dönemi yaşadık. Sonuncu teklif kanuna dönüştü. Gerçi çıkan kanunun taleplerimize tamamen aykırı olduğunu düşününce belki de tüm çaba boşaydı. Ama bir yandan da belki de daha da kötü olmasını engellemiş olduk.
Üçüncüsü; hem yetişkinlere hem çocuklara yönelik eğitim, bilinçlendirme çalışmaları.
Yetişkinlere yönelik çalışmalarımızda daha çok sahadan aktivistlerin hayvanlarla ilgili mücadelesinde haklarını öğrenmesi ve bu şekilde daha bilinçli mücadele etmesini sağlamaya çalışıyoruz. Bazen mahalle mahalle dolaşıp sokak toplantıları yapıyoruz. Bazen üniversitelere gidiyoruz. Bazen şirketlere gidiyoruz. Burada en önemli amacımız, daha çok ihbarla, daha etkili şekilde, vakit kaybetmeden ilgilenmenin yolunu bulmak. Sahadaki aktivistlere bir ihlalle karşılaştıklarında hem polis hem avukat hem savcı gibi hareket etmeyi öğretmek.
Pandemi öncesinde üç yıla yakın süre Ankara Milli Eğitim Müşteşarlığı ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü iş birliği ile anaokulundan lise seviyesine kadar okullarda eğitim çalışması yaptık. Pandemi nedeniyle ara vermek zorunda kaldık ama yakında yeniden başlıyoruz. Çocuklar en çok odaklanmamız ve önem vermemiz gereken alan. Hem hâlihazırda çocuk kaynaklı ihlaller çok fazla hem de toplumun dönüşümünün çocuk yaşta başlaması çok önemli, aksi durumda dönüşüm çok zor. Çocuklar belli kalıplara sokulmadan, dayatmalara maruz kalmadan hayvanların yaşam hakkıyla tanışırsa, onu oradan döndürmek çok kolay değil. Artı olarak, bu dönüşümü yaşayan çocuk, aileler çocuk odaklı olduğu için ailelerini de dönüştürmeye başlıyor.
Barış Karlı