Başka bir canlının hakkını arayabilmek kendi hakkının bilincinde olmaktan geçer
Sahipsiz sokak hayvanları elbette üreme kontrolüne tabi tutulmalıdır. Hem kendileri hem toplumsal huzur açısından yapılması gereken en doğru iş budur.
Bunun için görevlerini her türlü mazeretle savsaklayan kurumların işini yapmaya zorlanması ve aynı zamanda hayvanların başka tehlikelere karşı da hayatta tutulmaya çalışılması gerekir.
Doğal olarak bu da bilinçli, bilgili ve kararlı bir örgütlü mücadele ile olur. Burası işin yürek kanatan başka bir ara başlığı ve olayların içinde olan hepimiz de ne olduğunu olmadığını biliyoruz. Asıl önemli olan konu ise hayvan sayısı kontrolünden ne anladığımızdır.
Bu anlayış; KİM OLDUĞUMUZU, DURUŞUMUZU VE HANGİ TARAFTA OLDUĞUMUZU NET OLARAK BELİRLER.
Bir bölge veya sokakta örneğin en fazla 50 hayvan olması kanunen belirlenmişse 50 sayısına gelmenin iki yolu vardır.
Birincisi süratle ve sistemli bir şekilde kısırlaştırma ve aşılama yapılarak belirli bir zaman dilimi içinde sağlıklı bir kontrol sağlamaktır. Ciddi planlı ve gerçekten isteyerek yapılabilecek bir işlemle bu mümkündür. Hayvanların yaşam bölgelerinin ve sayılarının tespiti için bölgedeki gönüllülerle mutlak işbirliği yapılması şarttır ve kanun da zaten böyle olmasını söyler ilk baştan beri.
İkinci yol ise 50 ye düşene kadar sayıdaki hayvanları yaka paça toplayıp dozu belirsiz zehirli iğnelerle ehil olmayanların elinde acı içinde yok etmektir.
Kanun çıktığı günden beri düzgün uygulanmadığı UYGULATILMADIĞI için sayı kontrolsüzce artmış ve kabak sokaktaki hayvanların başına patlatılmaya çalışılmaktadır. Bu güne kadar yasal ZORUNLULUK OLAN KISIRLAŞTIRMA AŞILAMA ve tabi dolayısıyla kontrol yapılmadığı için ortaya çıkan durum hayvanların suçu değil, yerel yönetimlerin ihmalidir. Kimse bunu göz önünde tutmuyor. Bu gün en modern belediye sınırları içinde bile 7 yaşından küçük her hayvan bu ihlâlin ve görev savsaklamanın CANLI KANITIDIR.
Fıkralardaki cadı kazanında birbirini aşağı çektikleri için başına zebani konulmayan kazana benzemiş hayvanseven gruplar ise resmi kurumlar ve toplum nezdinde tutarsız, ne istediğini bilmeyen, asıl amaçtan çoktan saparak inanılmaz boyutta bir iç çekişmeye girişmiş ciddiye alınmayan pasif bir kalabalık olarak ortada kalmıştır. Herkes sürüyü güdecek celep beklerken yasaya bile gerek duymadan zaten hayvanlar gün be gün yokedilmeye devam ediliyor.
Hayvanseverleri eleştirerek ya da tespit yaparak vakit kaybetmeye artık gerek yok. Her şey ortada. Bakanlıklara kadar uzayan cc (carbon copy) listeleriyle zaten şimdiden herkes bezdirilmiş durumda.
Sadece şunu bir kere daha hatırlatmak gereğiyle yazıyorum. Hayvanlar öyle ya da böyle kullanılmıyorsa, işe yaramıyor ve ekonomik bir değer taşımıyorsa yok edilmeleri büyük bir kesimin umurunda bile olmaz, hatta memnun olurlar.
Bu kesin ve sancılı bir süreçtir. Sokakların hayvanlardan TEMİZLENMESİ konusunda düğmeye basıldığını hepiniz gibi ben de biliyorum. Herkes redderek, yalanlayarak ne kadar sevdiğini anlatarak bu korkunç katliamdaki payını silmeye çalışacak olsa da durum budur. Şanslı sokakların üç beş şanslı hayvanı bu gerçeği değiştiremez.
Herkesin bir daha düşünmesini rica ediyorum. Facebook gibi sosyal ağlarda içini döken ve rahatlayan çok sayıda insan, asıl savaşı unutuyor. Onları yaşatabilmek ve korumak istiyorsak sevmediğimiz, hatta nefret ettiğimiz insanlarla bile aynı yerde durmak zorundayız. Kocaman bir demir kapıyı hepimiz açmak istiyorsak hepimiz yüklenmek zorundayız. Sonrasında herkes istediği yere gider. Her sokağa bir köpek yeter diyebilip aynı zamanda ben hayvanları seviyorum, onların refahını düşünüyorum da diyebilen çirkin insanları biz cümlesinden saymıyorum elbette.
Kişisel davalar açmaktan çekinmeyin, her türlü hukuki süreci lütfen zorlayın. Basından, OYLARINIZLA YOLLADIĞINIZ VEKİLLERİNİZDEN yardım istemekten çekinmeyin. Oylarımızla yetkilendirdiğimiz vekillerimizden on dakika bile randevu alabilirsek sevinçten uçtuğumuz anlar ne hazindir. Daha kendi haklarımızı bilmiyoruz. BİZ ASİLİZ. Ve onları yetkiyle görevle kendi adımıza bir şeyler yapmaları için seçtik, yani VEKİL ettik.
Hayvanlarımızın bilinçsiz insanlardan, düşmanlarından, yetkililerden hatta bazen sahipleri olan kişilerden korunması gereken durumlarda görev için vekil tayin ettiğimiz insanlardan görevlerini yapmalarını beklemek, istemek en doğal vatandaşlık hakkıdır.
Her şeyden ve bütün teknik ayrıntılardan önce bu hakkı insan olarak vatandaş olarak herkesin içine sindirmesi ve kullanmaya başlaması gereklidir. Kendi haklarını arayamayan, korkan, sinen çekinen bir insanın kedi, köpek, kuş, balık için bir şeyler yapabilme ihtimali azdır.
Sonuç olarak, sahipsiz hayvanların yük, sorun ve pislik olarak görüldüğü bizim gibi toplumlarda, onları korumak isteyenlerin çok daha bilinçli, hamlelerini iyi kontrol edebilen ve asıl amacından sapmayan bir tarz tutturmaları şarttır. Herkes hukuk bilmek zorunda değildir. Hak aramak için hukuk bilmek profesyonel bir iştir. Önemli olan hak aramanın BİR BİLİNÇ olarak ortaya çıkmasıdır. İşte o zaman herkesin işi daha da kolaylaşacak ve hayvanların yaşama hakları daha ileri düzeyde savunulabilecektir.
Av. Hülya Yalçın
(http://derkenar.com/hulya-yalcin+baska-bir-canlinin-hakkini-arayabilmek)